NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
مَسْلَمَةَ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الْمَلِكِ
بْنُ مُحَمَّدِ
بْنِ
أَيْمَنَ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
يَعْقُوبَ
بْنِ
إِسْحَقَ
عَمَّنْ حَدَّثَهُ
عَنْ
مُحَمَّدِ
بْنِ كَعْبٍ
الْقُرَظِيِّ
حَدَّثَنِي
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
عَبَّاسٍ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ لَا
تَسْتُرُوا
الْجُدُرَ
مَنْ نَظَرَ
فِي كِتَابِ
أَخِيهِ
بِغَيْرِ
إِذْنِهِ
فَإِنَّمَا
يَنْظُرُ فِي
النَّارِ
سَلُوا اللَّهَ
بِبُطُونِ
أَكُفِّكُمْ
وَلَا تَسْأَلُوهُ
بِظُهُورِهَا
فَإِذَا
فَرَغْتُمْ فَامْسَحُوا
بِهَا
وُجُوهَكُمْ قَالَ
أَبُو دَاوُد
رُوِيَ هَذَا
الْحَدِيثُ
مِنْ غَيْرِ
وَجْهٍ عَنْ
مُحَمَّدِ
بْنِ كَعْبٍ
كُلُّهَا
وَاهِيَةٌ
وَهَذَا
الطَّرِيقُ
أَمْثَلُهَا
وَهُوَ ضَعِيفٌ
أَيْضًا
Abdullah b. Abbas (r.a.)
Resulullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu haber vermiştir: “Duvarlara örtü
asmayınız, kardeşinin kitabına onun izni olmadan bakan, ancak ateşe bakmış
olur. Allah'tan avuçlarınızın içi ile isteyiniz, dışları ile istemeyiniz. Duayı
bitirince avuçlarınızı yüzlerinize sürünüz."
Ebu Davud dediki:
"Bu hadis Muhammed b. Ka'b'den birçok senedle rivayet edilmiştir. Bu
rivayetlerin hepsi zayıftır. İçlerinde en üstünü bu (bizim rivayet
ettiğimizdir, ama bu da zayıftır."
Diğer tahric: İbn Mace,
dua
AÇIKLAMA: Hadis-i şerif, birbirinden ayrı üç mevzüdan
bahsetmektedir.Bunlardan ilki duvarlara asılan Örtülerle ilgilidir. Efendimiz
duvarlara kumaş, halı, seccade (vs.) gibi bir şey asılmasını men'etmiştir, örtünün
üstünde de cami manzara veya canlı resim olan diye bir ayırım yoktur. Çünkü bu
israftır, gösterişe vesiledir. Gösteriş meraklılarının yaptığı işlerdendir.
Örtü soğuktan veya sıcaktan korumak ya da duvardaki nahoş birşeyi kapatmak gibi
bir maslahata binâen aşılırsa, mahzur yoktur.
İmam Nevevî duvara
asılan şeyin ipekten olması halinde haram başka bir şeyden olursa, mekruh
olduğunu söyler.
Hadiste mevzu
bahsedilen konulardan ikincisi, başkasının kitabına sahibinin izni olmadan
bakmakla alakalıdır. Bazı âlimler ilmî kitapları sakınmanın doğru olmadığını
ileri sürerek buradaki kitaptan maksadın, sahibinin sırlarını yazdığı defter
olduğunu söylerler. Çoğunluk ise, bakılmaktan men edilen kitabın, sadece
sırlarla ilgili olan değil, genel mânâda kitaplar olduğu görüşündedirler.
Bunlar birinci gruptakilerin itirazına cevaben; "sakınılması caiz
olmayan, ilimdir. Kişinin kitabı diğer mallan gibidir. Herhangi bir mal ile
sahibinin izni olmadan istifâde caiz olmadığı gibi, izni olmadan kitabından
istifâde de caiz değildir. Ancak ilim öğrenmek isteyenin başka bir umudu yoksa,
o zaman sahibi okumak isteyene müsaade etmelidir" derler.
Hz. Peygamber
başkasının kitabına izinsiz bakmayı "ateşe bakmak"
ifadesiyle temsil
etmiştir. Hattabî, bu ifâdenin bir kaç türlü anlaşılabileceğini söyler.
Bunlar:
1. Bu bir temsildir.
Kişi ateşten sakındığı gibi bu huydan da sakınsın. Nasıl ateşe bakmak göze
zarar verirse, başkasının kitabına izinsiz bakmak da öylece zarar verir.
2. "Ateşe
bakmak" sözü ile, ona yaklaşma kastedilmiştir. Çünkü bir şeye bakmak ancak
ona yaklaşmakla mümkündür. Bu anlayışa göre hadisin mânâsı; "başkasının
kitabına izinsiz bakan, ancak ateşe yaklaşmış olur" şeklinde anlaşılır.
3. "Ateşe
bakar" sözünün manası "Ancak ateşi gerektiren şeye bakar”
demektir.Cümlede "gerektiren" sözü gizlidir.
Bu ihtimallerden
hangisi kastedilirse edilsin, hepsinden anlaşılan ortak sonuç, başka birinin
kitabına, sahibinin izni olmadan bakılamayacağıdır.
Hadisteki üçüncü
mesele, dua ile alakalıdır ki, hadisin konu ile ilgisi de bu bölüm
itibariyledir.
Metinde görüldüğü gibi,
Efendimiz dua ederken avuç içlerinin semâya karşı tutulmasını, ellerin üstünün
yukarıya getirilmemesini emretmiştir. îbn Hacer bunu, duanın hayrı isteme ile
ilgili olduğu hallere hamletmiştir. Çünkü birşey elde etmek isteyen kişiye
yakışan, ellerini kendisinden istediği varlığa uzatması, mütevazı ve acınacak
bir tarzda ellerini yaymasıdır. Bir kötülüğü def için yapılan dualarda ise,
avuç içlerini yere doğru tutmak sünnettir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) böyle
yapmıştır. Bu konu "Yağmur duası" bahsinde izah edilmiştir.
Hadis-i şerifin zahiri,
dua eden kimsenin ellerini kaldırması gerektiğine işaret eder. Çünkü elleri
kaldırmadan avuçları yukarıda tutmak mümkün değildir. Bu durumda üzerinde
durduğumuz hadisle Müslim'in, Sahih'inde Enes (r.a.)'den rivayet ettiği hadis
arasında bir tezat görünmektedir. Çünkü orada Hz. Enes "Peygamber
(s.a.v.) yağmur duasının dışında koltuk altlarının beyazlığı görününceye kadar
ellerini kaldırmazdı" demektedir.
Nevevî, bu hadisin Hz.
Peygamber'in yağmur duası dışında ellerini kaldırmadığı izlenimini verdiğini,
fakat durumun öyle olmadığını söyleyerek şöyle der: "Resûlullah
(s.a.v.)'in yağmur duasının haricinde birçok yerlerde ellerini kaldırdığı
sabittir. Hatta bu sayılamayacak kadar çoktur. Ben Buhârî ve Müslim'den veya
birinden bunu gösteren otuz kadar haber toplayıp Muhazzeb şerhinde
"Sıfatü's-salat" konusunun sonunda zikrettim. Enes hadisinin yağmur
duasından başka hiçbir yerde koltuklarının beyazlığı görünecek derecede fazla
kaldırmadı" veyahutta "... ben kaldırdığını görmedim ama başkaları
görmüş olabilir" şekillerinde te'vil edilmesi gerekir."
Dua esnasında ellerin
birleşik mi, yoksa aralarının açık mı tutulacağı konusu 1489. hadiste
gelecektir.
ResulüIIah (a.s.)'ın
dua konusundaki ikinci tavsiyesi de duanın bitiminde ellerin yüze sürülmesidir.
Elleri yüze sürmek rahmet ve bereketlenin yüze ulaşmasına vesiledir. îbn
Abdisselâm bunun sünnet olmadığını söylüyorsa da, pek muteber değildir. Gerçi
üzerinde durulan hadis zayıftır ama faziletle ilgili konularda zayıf hadis
delil kabul edilir.
Ebü Dâvûd hadisin
sonuna aldığı talikte, bu hadisin Muhammed b. Ka'b'den buradakinden başka
yollarla da rivayet edildiğini, fakat üzerinde durduğumuz rivayet dahil
tümünün zayıf olduğunu söylemektedir. Bu rivayetlerin en üstün olanı zayıf
olmasına rağmen kitabına aldığı bu rivayettir.